6 Kasım 2009 Cuma

Günümüzün Bedevi Karakteri: Kabalık ve Yüzeysellik

İnsanları Yüzeyselliğe İten Nedir?

Günümüzde birçok insan, kalabalık şehirlerin boğucu atmosferinde, tekdüze ve kalıplaşmış bir hayata kendini kaptırdığı için karşısına çıkan yaratılış delillerini göremez. Böyle insanlar olayları kalp gözüyle değerlendirmedikleri ve çevrelerindekiler üzerinde derin düşünmedikleri için son derece yüzeysel bir bakış açısına sahiptirler. Bu yüzeysel bakış ise zamanla, duyarsız, yeri geldiğinde kaba ve düşüncesiz insanların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Oysa iman eden bir insan için çevresinde bulunan herşey Allah’ın varlığını delillendiren birer iman hakikatidir. Yeryüzünde bulunan canlı-cansız bütün varlıkları, hassas dengelerle donatılmış evreni ve içindeki her bir nesneyi Allah’ın yarattığını bilen insan, çevresinde olup biten herşeyi buna göre değerlendirir. Yaratılış delili olarak yalnızca ağaçları, çiçekleri ya da hayvanların şaşırtıcı özelliklerini düşünmez. Onun için Allah’ın yarattığı kolaylıklar örneğin taşıma araçları, cep telefonu, elektronik cihazlar ya da bir bilgisayar da birer iman hakikatidir. Bunların da Allah’ın dilemesiyle var olduğunu bilir ve işlerini kolaylaştırdığı için Allah’a şükreder.

Gün içinde zaman zaman rastladığımız gergin, öfkeli, bezgin, düşüncesiz, kaba veya saygıya aykırı tavırlar, her şeyi Allah’ın yarattığından habersiz olan birtakım insanlara ait davranışlardır. Oysa her şeyi iman hakikati olarak değerlendiren, olaylar üzerinde detaylı düşünen bir insan, manevi açıdan gelişir ve söz konusu kötü ahlak özelliklerini göstermekten kaçınır.

Yüce Allah Kuran-ı Kerim’de, bu manevi derinlik ve kavrayıştan uzak olan, sadece dar kalıplar ve basit mantıklar içinde düşünen insanlara örnek olarak “bir kısım Bedevi”leri göstermiştir. Bedeviler, Peygamber Efendimiz (sav) döneminde, çölde yaşayan göçebe kabilelerdi. Şehirli Araplar edebiyat ve estetik kültürüne sahipken; Bedeviler cahil, sert ve kaba tabiatlı bir toplumdu. Böyle bir tabiat, dinin kavranması ve yaşanması için büyük bir engel olabilir. Allah Kuran’da Bedevilerin bu özelliğini şöyle bildirmiştir:

Bedeviler inkâr ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah’ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha ‘yatkın ve elverişlidir.’ Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 97)

Kuran’da yerilen “Bedevi karakteri” cehaleti, düşüncesizliği, kabalığı temsil etmektedir. Bu karakteri düzeltmek için insanların, kültürlü, derin düşünen, Allah’ın yaratmasındaki üstün sanatı ve hikmetleri kavrayabilen bir hale gelmeye çalışmaları gerekir. İman hakikatlerini araştırmak, öğrenmek, düşünmek ve yorumlamak ise Allah’ın bizden istediği ahlakın temelidir. Bir ayette, Müslümanın bu özelliği şöyle bildirilir:

Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.” (Al-i İmran Suresi, 191)

Bedeviler ve Kirli Kültürleri

Şu anda olduğu gibi, Peygamber Efendimiz (sav) döneminde de, din ahlakının inceliklerini kavrayamayan, yüzeysel ve kaba düşünce yapısına sahip, nezaketten uzak insanlar yaşamıştır. Peygamber Efendimiz (sav)’in döneminde yaşayan bu kişilerin bir kısım Bedeviler oldukları Kuran’daki birçok ayetle bizlere bildirilmiştir.

O dönemde, Bedevi olarak isimlendirilen ve göçebe bir hayat süren insanlar itaatsizliğe ve sınır tanımamaya daha eğilimli idiler. Peygamber Efendimiz (sav) gibi mübarek bir insanı bizzat görmelerine, sohbetlerine katılmalarına, O’nun tebliğini bire bir almalarına, O’nun üstün ve seçkin ahlakına, her durumda asil, kaliteli ve modern tavırlarına bizzat şahit olmalarına rağmen Bedevilerin çoğu, kendilerini geliştirememiş, kaba ve basit bir çizgide kalmışlardır. Bu basitlik dine bakış açılarında, Peygamber Efendimiz (sav)’e gösterdikleri saygıda, itaat anlayışlarında ve günlük hayattaki bütün hal ve hareketlerinde açıkça görülüyordu.

Bir kısım Bedeviler ve Bedevi ahlakı gösteren bazı insanlar, ince düşünceden, nezaketten, saygı ve sevgiden uzak bir yapı içinde olduklarından, Peygamber Efendimiz (sav)’e karşı sergiledikleri tavırlar da Kuran ahlakından son derece uzaktı. Allah, Peygamberimiz (sav)’in yakınında bulunabilen bu insanların basit tavırlarıyla ilgili olarak Kuran’da şöyle buyurmaktadır:

Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, Peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak(kı açıklamak)tan utanmaz... (Ahzab Suresi, 53)

Bedevi karakteri gösteren bu insanlar, pek çok şeyi akledemiyor, Kuran’da tarif edildiği gibi ince düşünceli olamıyorlardı. Örneğin bir kısmı Peygamberimiz (sav)’e odaların ardından sesleniyor, O’nun sohbetlerinde seslerini yükseltiyor, sözde öne geçmeye çalışıyorlardı. Allah “Şüphesiz, hücrelerin ardından sana seslenenler de, onların çoğu aklını kullanmıyor. Eğer gerçekten, yanlarına çıkıncaya kadar sabretmiş olsalardı, herhalde (bu,) kendileri için daha hayırlı olurdu...” (Hucurat Suresi, 4-5) ayetleriyle onların bu tavırlarının da yanlış olduğunu bildirmiştir. Kaba bir düşünce yapısına sahip oldukları için Peygamberimiz (sav)’in üstün ahlakını, yüksek vicdanını, sabrını, hoşgörüsünü takdir edemiyor, edep ve adaptan anlamıyorlardı. Allah’ın sevdiği ve seçtiği mübarek bir peygamberle aynı dönemde yaşamanın, onu görmenin, tanımanın ne büyük lütuf olduğunun şuurunda değillerdi.

Allah, Peygamberimiz (sav)’in yanında konuşmasıyla öne geçmeye çalışan, ses yükselterek konuşan kaba ve nezaketsiz insanların bu çirkin tavırları üzerine ayet indirmiş ve bu insanları, yaptıkları amellerin boşa gidebileceğini hatırlatarak uyarmıştır:

Ey iman edenler, Allah’ın Resûlü’nün huzurunda öne geçmeyin ve Allah’tan sakının. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir. Ey iman edenler, seslerinizi Peygamberin sesi üstünde yükseltmeyin ve birbirinize bağırdığınız gibi, ona sözle bağırıp-söylemeyin; yoksa siz şuurunda değilken, amelleriniz boşa gider. (Hucurat Suresi, 1-2)

Basit insanların saygıdan uzak üslubunu salih müminlerde görmek ise kesinlikle mümkün değildir. Allah’tan korkan bir insanın konuşmalarında, her zaman karşı tarafa rahatlık verecek bir üslup ve anlatım olur. Allah’a karşı duyduğu korku, kişinin, samimi ve mütevazı tavırlar sergilemesini sağlar. Bu nedenle müminler konuşmalarında son derece anlaşılır ve rahat ifadeler kullanırlar. Düşündüklerini açıkça ifade eder, hiçbir zaman hissettiklerini söylemek için ima yolunu seçmezler. Saygıya uygun olmayan, karşı tarafın kalbinde şüphe veya burukluk meydana getirebilecek bir üslubu kesinlikle kullanmazlar. Bu vicdanlı, akılcı ve güzel üslup sadece konuşmalarında değil, her türlü davranış ve düşüncelerinde de kendini gösterir. Müminlerin, Peygamberimiz (sav)’e gösterdikleri saygıda ne kadar titiz oldukları "Şüphesiz, Allah’ın Resulü’nün yanında seslerini alçak tutanlar; işte onlar, Allah kalplerini takva için imtihan etmiştir. Onlar için bir mağfiret ve büyük bir ecir vardır." (Hucurat Suresi, 3) ayetinden açıkça anlaşılmaktadır.

Samimi Müslümanlar ne kadar kaliteli bir ruha sahip ve asil karakterliyseler, güzel ahlaktan uzak yaşayan insanlar da o kadar kaliteden ve asaletten uzaktırlar. Bu insanlar Müslümanlarla bir arada olsalar bile kendilerini değiştirmezler. Kendilerini geliştirme ya da yenileme ihtiyacı hissetmezler. Vicdanlarını örttükleri ve şeytanın yoluna uydukları için, Müslümanların güzel ve ince davranışları ile kendi kaba ve yüzeysel ahlaklarını kıyaslama gereği duymazlar. Ayrıca böyle bir kıyaslama yapabilecek kapasitede de değillerdir. Kendi akıllarını beğenir, yaptıkları tüm basitlikleri doğal karşılarlar.

Allah Kuran’da Bedevi Karakterini Yermiştir

Gerek geçmişte gerekse günümüzde Bedevi karakterini benimsemiş kişiler, Allah’ın Kuran’da bildirdiği ve Hz. Muhammed (sav)’in hayatında en güzel örneğini gördüğümüz asil, kaliteli ve modern Müslüman hayatını yaşayamazlar. Zayıf imanları, dar düşünce yapıları, düşük akılları ile Kuran ahlakını yaşamlarına tam manasıyla geçiremezler. İçinde bulundukları karanlık ruh halini ise bakışlarıyla, konuşmalarıyla, eğlence şekilleriyle, espiri anlayışlarıyla, estetik ve güzellikten anlamayan kaba yapılarıyla ve çirkin tavırlarıyla dışa vururlar.

Kelime itibariyle “çölde göçebe olarak yaşayan insan” olarak bilinen Bedevi karakteri, aslında Kuran’da tarif edilen ve iman edenlerin kendilerini sakındırmaları gereken kötü ahlak özelliklerinin genel adıdır. 21. yy'da en teknolojik ve gelişmiş şehirlerde yaşayan insanlarda bile –özellikle iman etmeyenlerde- sıkça rastlanan ve Kuran ahlakına tamamen zıt kurallar içeren Bedevi karakteri, insanların yaşadıkları yer veya bulundukları sosyal statü ile değişebilen bir şey değildir. Kuran’da tarif edilen güzel ahlaktan habersiz olan herkesin gösterebileceği bir ahlak olan Bedevi karakteri, insanların toplum içinde çevrelerindekileri rahatsız etmeden yaşamalarına imkân vermez. Bedevi karakterli insanlar, karşılarındaki kişilere saygı duymadıkları gibi kendilerine bile saygı duymazlar. Bir kısmının dış görünüşleri nezih gibi dursa da aslında gerçekte pis ve dağınık bir yapıya sahiptirler. Manevi olarak sahip oldukları kötü ahlak bedenlerine ve hareketlerine de yansır. Kadına değer vermeyen, asabi, aç gözlü, patavatsız ve görgüsüz tavırlar sergilerler. Aynı zamanda tamahkâr ve boş boğazdırlar. Bütün bu kötü ahlak özelliklerini içinde barındıran Bedevi karakterini Allah Kuran’da yermiş, insanları bu tip bir yapıdan uzak durmaları konusunda uyarmıştır. İman edenlere de güzel ahlak konusunda Peygamber Efendimiz (sav)’i örnek göstermiştir. Bir ayette şu şekilde buyrulmuştur:

“Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resulünde güzel bir örnek vardır. (Ahzab Suresi, 21)

Kuran’da böylesine dikkat çekilen ve kesinlikle uzak durulması tavsiye edilen Bedevi karakterinden sakınmak her Müslümanın titizlik göstermesi gereken bir konudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder